Tuhaf Gelecek Bülten: Gelecek Geri Geliyor (mu?)
Giriş
Merhaba, yeni bir Tuhaf Gelecek bülten ile karşınızdayım. Bu hafta sizlerle son günlerde sıkça sorulmaya başlanan “gelecek geri geliyor mu” sorusu üzerine biraz sohbet etmek istedim.
Hazırsanız başlayalım!
Haftanın Fon müziği: Ibrik - Bonobo
Tuhaf Gelecek'te Neler Oluyor
Hem diğer işler hem de farklı projeler sebebiyle üzerine planladığımdan çok daha uzun süredir çalıştığım “Bir Eylem Olacak Gelecek” podcast ve makale ikilisinin temellerini attım. Eski bölümlere göre çok daha uzun olacak gibi görünüyor ama yine de podcast bölümünü çok uzun tutmamak adına detayların bir kısmını makale tarafında bırakmayı planlıyorum.
Bir yandan da topluluk ve beraber paylaşıp konuşabileceğimiz alanlara dair neler yapabileceğim üzerine kafa yoruyorum. Discord az çok şekillendi ama orayı nasıl daha aktif bir şekilde kullanabileceğimiz üzerine fikirleriniz varsa duymayı çok isterim.
Gelecek Geri Geliyor mu?
Sanırım geçtiğimiz haftalarda en sık duyduğum sorulardan birisi bu oldu. Soru üzerine yazılan yazılar ve tweetlerin yanı sıra Clubhouse’da benim de parçası olduğum “Uncertainty Club”ın bu konuda bir sohbet gerçekleştirmesi, bu soruyu önümüzdeki dönemlerde daha sık duymaya başlayacağımızdan emin olmama yetti.
Peki bu soru ile kastedilen tam olarak ne? 2020’nin başlangıcıyla birlikte büyük anlamda geleceği ve gelecek üzerine düşünmeyi askıya aldığımızı söylemek abartılı olmayacaktır. Evet, bolca “yeni normal”, “değişen sistem” yazıları duyduk ama bunların büyük bir kısmı aslında sadece yaşanan şok ve mevcut koşullara odaklanıyordu. Kimse gelecek üzerine düşünmeye ve bir plan geliştirmeye cesaret edemedi, çünkü bu düşünceleri temellendirebileceğimiz sağlam bir zemin kalmamıştı ortada.
Şu anda da zeminin tam olarak sağlamlaştığını söylemek mümkün değil. Evet aşılar dağıtılmaya başlandı ama fazlasıyla eşitsiz bir şekilde dağıtılıyor ve diğer yandan mutasyonlar ile dünyanın dört köşesinde yeni artış dalgaları görüyoruz. Tüm bunları yeterince ciddiye almayan ve yapılması gerekenlerden kaçmak için uğraşan iktidarlar yüzünden önümüzdeki ay bile neler olabileceğine dair kesin bir şey söylemek mümkün olmuyor.
2019 içerisinde bu konular üzerine düşünen insanlara geleceğe dair öngörülerini sorduğunuzda, tüm belirsizliklere rağmen birkaç farklı potansiyel senaryodan bahsedebilirlerdi. Ancak pandemi ve beraberinde getirdiği total belirsizlik ile bütün senaryoları çöpe atmak gerekti. Yerine de yenisini koymak, en azından şu aşamada, pek de mümkün görünmüyor. Bunun sebebi ise belirsizliğin sebeplerinin çok daha derinde yatması.
Burada bahsettiğim, televizyondaki boş konuşan kafaların “yeni bir düzen kuruluyor, büyük resme bakmak lazım” argümanları değil. Aksine içinde yaşadığımız ve kestirebildiğimiz gelecekte de yaşamaya devam edecek gibi göründüğümüz sistemlerin uzun yıllardır görmezden gelmeye çabaladıkları sorunları ile artık yüzleşmek zorunda kalmaları. Bu yüzleşmenin bizi nereye götüreceğini kestirmemiz şu aşamada mümkün değil. Çünkü bu yüzleşme yalnızca pandemi ya da ekonomiyle alakalı değil. Toplumsal sorunları, iklim krizini, sistemlerin kendisinin sorgulanmasını ve hatta insanların yaşadığı gezegen ile olan ilişkisini de masaya yatırmasını gerektirecek. Bundan hiç bir bireyin, toplumun, devletin veya şirketin kaçısı yok.
Bu anlamda geleceğin geri gelmeye başladığını söylemek mümkün olabilir, çünkü artık gelecek üzerine konuşmak zorunda kalacağımız zamanlara doğru yaklaşıyoruz. Askıya aldığımız geleceği tekrar elimize almak ve bize soracağı birçok soruyu cevaplamak zorundayız.
Pandemi ile artık inkar edilemez noktaya gelen eşitsizlik yokmuş gibi davranmaya devam edecek miyiz? Bir sonraki büyük felakete karşı insanları korumak için ne yapacağız? İklim krizini artık ciddiye almayı düşünüyor muyuz? Büyük teknoloji şirketleri ve devletlerin insanların hayatlarının her alanını gözetlemesine ve incelemesine izin mi vereceğiz yoksa buna müdahale mi edeceğiz? Bu gezegendeki sorunlarımızla yüzleşecek miyiz yoksa Mars’a kaçma fantezileri kurmaya devam mı edeceğiz? Sadece kendimiz için mi iyi bir gelecek istiyoruz yoksa bu gezegen üzerindeki her canlı için mi?
Bunlar sadece aklıma ilk gelenler. Gelecek üzerine tekrar düşünmeye başlamamız bunun gibi onlarca —hatta yüzlerce— soruyu cevaplamak, nasıl bir gelecek istediğimizi dile getirmek ve ona nasıl ulaşacağımızı bulmak demek. Bu hiç kolay bir iş değil, özellikle de bu kadar belirsiz ve risklerin yüksek olduğu bir dönemde.
Örneğin son dönemlerde ülkemizdeki Batı karşıtı argümanların savunucuları tarafından sıkça öne sürülen “Batı’nın düzeni çöküyor, yeni bir dünya düzeni kuruluyor” argümanına bakalım. Bunu Türkiye dışına çıktığımızda genellikle Çin ve Rusya kaynaklı tezlerde görüyoruz ve Çin’in ekonomik gücü düşünüldüğünde nereden geldiği de az çok belli. Ancak bu tamamen siyasi hayallere dayanan argümanları bir kenara koyduğumuzda durumun o kadar da kesin olmadığını kolayca görebiliyoruz.
Örneğin 4 yılın ardından yaşadığı sorunları da fark eden ABD, daha geleneksel bir demokrat olan Biden’a dönmeye karar verdi. Aynı şekilde Avrupa’da da zaten varolan ırkçı eğilimlerin mevcut sorunlar ile sesi daha yüksek çıkmaya başlasa da toplumlardaki genel eğilim tam aksi yönde artmaya devam ediyor. Brezilya’da Bolsonaro giderek bir sonraki seçimi Lula’ya karşı kaybedeceğini garantiliyor. Her ne kadar Batı’nın karşısındaki güçler yükselişte şeklinde lanse edilmeye çalışılsa da bu durum sadece güç sahipleri ve onların yakınlarındaki kesimler için geçerli. Toplumlarının büyük bir kesiminin memnuniyetsizliklerini baskı yoluyla yok sayabileceklerini sanıyorlar sadece.
Üstelik tüm bunlar yalnızca bir pandemi ile ortaya çıkan dinamikler. İklim krizi, artan eşitsizliğin getireceği ekonomik dengesizlikler ve daha birçok potansiyel denge bozucudan bahsetmek mümkün. Tüm bunların yukarıda bahsettiğim dinamikleri daha da sertleştirmesi kaçınılmaz. Bu gerilimin nasıl sona ereceğinden ve kimin “kazanacağından” emin bir şekilde konuşuyorsanız, muhtemelen gelecek bir yana, önünüzü bile görmekte zorlanıyorsunuz demektir.
Gelecek geri geliyor ama pandemi öncesine göre cevaplanması gereken soruların aciliyeti daha da artmış durumda. Önümüzdeki gelecek belki de pandemiden daha da belirsiz ve sürprizlerle dolu olacak. Bu yüzden gelecek için bir alan açmak ve hazır olmak gerekiyor. Şu anda cevaplamamız gereken en acil soru ise: belirsizliklerle dolu bu döneme hazır mıyız?
Kapanış
Bu haftalık notlarım bu kadar. Bir yandan bahsettiğim podcast bölümü üzerine çalışırken bu sorular üzerine de düşünmek daha da derinleşmeyi beraberinde getirdi, muhtemelen yukarıdaki soruların üzerine önümüzdeki günlerde daha sık konuşacağız.
Eğer bana ulaşmak isterseniz bu emaile cevap yazabilir ya da diğer iletişim yollarından herhangi birini kullanabilirsiniz. Ayrıca Discord sunucumuza da beklerim.
Haftaya görüşmek üzere!