Devlet ve Şirket Arasındaki Sınırlar
Giriş
Tuhaf Gelecek’ten herkese merhaba! Nasılsınız?
Önemli bir kesim için bu bülten Tuhaf Gelecek’in ilk bülteni, eski takipçiler için yaklaşık iki aylık bir molanın ardından kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bunun sebebi ise bu haftayla birlikte bültenin artık Aposto! üzerinden de yayınlanacak olması. Eğer oradaki okuma tecrübesini tercih ediyorsanız Aposto! üzerinden abone olup burayı bırakabilirsiniz ama tasarım dışında iki bülten arasında hiçbir fark olmayacak.
Bu yüzden hem Tuhaf Gelecek nedir sorusunu cevaplamak hem de neler olup bittiğini anlatmak için bir nevi tanışma bülteni ile başlamanın iyi olacağını düşündüm.
Hadi başlayalım.
Nedir Bu Tuhaf Gelecek?
“Tuhaf zamanlar için tuhaf bir proje.” Genellikle Tuhaf Gelecek’i tanımlamak için kullandığım tek cümlelik kalıp bu. Bunun elbette farklı sebepleri var ama en temelde vurgulamak istediğim şey, bu fikrin gerçekten deneysel bir proje olduğu.
2015 yılından bu yana farklı formatları ve üretim biçimlerini bu isim altında test ediyor ve bir şekilde elimdeki her imkanı kullanmaya çalışıyorum. Başlangıçta sadece bir newsletter olarak yola çıktı, yanında da bir site vardı. Sonrasında podcast eklendi, o arada newsletterda küçük ve kısa deneyler yaptım. 2021’e “Yavaş Düşünmek” yazısıyla ve bu esnek formu daha açık bir şekilde tanımlamakla başladım.
Bu deneyselliğin ve esnekliğin bir sebebi her şeyi tek başına yürütüyor olmam. Yeteneklerimin yetmediği noktalarda (logo tasarımı ve müzik gibi) dışarıdan destek alsam da buradaki üretimin neredeyse hepsi sadece bana ait. Bu yüzden de kendimi belirli formatlarla sınırlamak yerine o anda aklıma gelen veya üzerine çalışmak istediğim fikre en uygun format hangisiyse onu değerlendirmeyi tercih ediyorum.
Newsletter tek istisna olabilir. Çünkü burayı bir not defteri, herkese açık bir şekilde düşünüp fikirlerimi şekillendirdiğim bir alan olarak kullanmayı tercih ediyorum. Newsletter formatının da buna fazlasıyla uygun olduğunu düşünüyorum. Haftalık olarak göndermeyi planladığım bu newsletterları sizlerle aklımdan geçenleri paylaştığım ve üzerine beraber konuştuğumuz birer not olarak düşünebilirsiniz.
Peki neden böyle esnek ve deneysel bir üretim biçimini tercih ettim? Çünkü üzerine kafa yorduğum ve çalıştığım konular ve sorunlar bu esnekliği şart koşuyor, en azından ben öyle hissediyorum. Çok üstten bir şekilde gelecek üzerine düşünmek diye tanımlayabileceğimiz bu iş aslında dünyayı, etrafımızda olan bitenleri ve tüm bunların bizim karşımıza ne gibi sorunlar çıkarttığını anlamaya yönelik bir çaba. Böyle kompleks bir sorun üzerine sadece tek bir format ile düşünmenin yetersiz kalacağını hissettiğimden, elimdeki her imkanı kullanmayı tercih ediyorum.
Tuhaf Gelecek bu yüzden hiç beklemediğiniz şeylerle karşınıza çıkabilir. Gelecek üzerine düşünmeyi sadece “10 yıl sonra nasıl teknolojiler olacak”, “Musk bizi Mars’a götür” ya da “Bakın yeni robot videosu” gibi sığ seviyelerde değil, gerçekten kapsamlı ve hakettiği gibi derinlikli bir şekilde gerçekleştirmek için bir çaba aslında Tuhaf Gelecek. Amacım yukarıdaki sığ yaklaşımlardan sıkılan herkesin daha farklı bir şekilde bakabilmek için ihtiyaç duyabileceği kaynakları üretmek.
Eğer başlangıçta yazdığım ve 2015’ten bu yana kullandığım cümleyi güncelleyecek olursam, “Tuhaf Gelecek, tuhaf zamanlar için tuhaf bir araştırma laboratuvarı” diyebiliriz sanırım. Sanki bu hali daha açıklayıcı oldu.
Devlet ve Şirket Arasındaki Sınırlar
Bu hafta aklımın köşesinde dönen konulardan birisi Twitter’da yazdığım şu tweetlerle alakalı. Özetle, devletler ve şirketler arasındaki ilişkinin günümüzdeki durumu ve biz geride kalanların bu dinamikteki konumu.
Daha geleneksel diyebileceğimiz 20. yüzyıl mantığıyla baktığımız zaman bu iki yapı arasında bir çekişme ya da devletlerin daha fazla otoriteye sahip olduğu biri durumun olmasını bekliyoruz. Bu yaklaşım aynı zamanda devletlerin “parçası olan” vatandaşlarını korumak ve onların refahını gözetmek gibi öncelikleri olduğunu da savunuyor. Bu durumda da beklediğimiz şey şirketlerin kontrolden çıkması ya da insanlara zarar verecek eylemler yapması durumunda devletlerin devreye girmesi ve dengeyi sağlaması.
Ancak 1970’lerle birlikte başlayan dönüşüm ve aradan geçen 50 yılın ardından bu fikirlerin çok da bir anlamı kaldığına inanmıyorum. Günümüzde hangi devlete bakarsanız vatandaştan önce şirketleri düşünen, ekonomik sistemin olabildiğince az rahatsız edilmesine çabalayan yapılarla karşılaşırsınız. Aynı şekilde şirketler de olabildiğince bu devletleri —ya da o anda başında olan kesimleri— memnun etmeye çalışır, ihtiyaçlarını karşılar ya da onlara yeni imkanlar sunar. Bu sayede ABD ordusu Microsoft’tan teknoloji alır, Çin vatandaşlarını gözetleme işini Huawei’ye yaptırır ve devletlere sadece elindeki gücü koruma ve kullanma işlevi kalır.
Günümüzdeki bu ilişkiyi mümkün kılan şeylerden birisi de aslında ekonomik sistemin köklü bir değişimden geçiyor olması. Daha önce de tavsiye ettiğim McKenzie Wark’ın Capital is Dead kitabı bunu anlamak için güzel bir başlangıç. Mevcut ekonomik yapının günümüz teknolojileri ile köklü bir şekilde değişmesi ve bunun kaçınılmaz olarak devletlerin işleme şeklini de etkilemesi, bizlerin hiç farkında olmadan bu simbiyotik ilişkinin her geçen gün derinleştiği bir döneme girmesine neden oldu.
Kimileri hala bu kadar derin bir birleşme olmadığını düşünebilir ama illa ki devletler ve şirketlerin birleştiğini söylememiz için devletlerin ismini Frutti Extra Bursaspor gibi değiştirmesine gerek yok. İsim sponsoru olmasa da devletler şirketleri korumak için gözleri kararmış bir şekilde çabalıyor zaten.
Asıl sormamız gereken soru buradan sonra nereye gideceğimiz? Eğer bildiğimiz anlamda devletin ve kapitalizmin tanımlarını tamamen baştan yazmamız gerekiyorsa, bunun önümüzde açtığı gelecek ihtimalleri neler? Artık klişeleşen cyberpunk öykülerdeki devletlerin altında mı yaşamaya başlayacağız, yoksa onların yerine herkes için daha iyi olabilecek yeni bir tanım mı üreteceğiz? Bu değişimin tek tek ülkeler için farklı sonuçları olacak, oluyor da, ama bu dönüşümler küresel ilişkileri ve sistemi nasıl dönüştürecek? Bir kanalın tıkanması ile dünyadaki her ekonomi etkilenirken adım adım yaklaşan bu değişimin ortaya çıkaracağı sonuçları da düşünmemiz gerekiyor.
Kapanış
Bu bültenlik benden bu kadar. Uzun bir aranın ardından gözünüzü korkutmak istemedim. :)
Tuhaf Gelecek aklınıza gelen hemen her platformda mevcut. Eğer bu konular üzerine benimle ve diğer Tuhaf Gelecek okurlarıyla sohbet etmek, farklı konularda da paylaşımda bulunmak isterseniz Tuhaf Gelecek Discord sunucusunun kapısı herkese açık.
Son olarak bir not: Bu haftalık bülteni Pazar günü göndermiş olsam da önümüzdeki haftadan itibaren Cumartesi yayınlayacağım. Haberiniz olsun istedim.
Görüşmek üzere!
Kapanış Müziği: G_d’s Pee AT STATE’S END! by Godspeed You! Black Emperor