Bitcoin ve Radikal Hayal Gücü Eksikliği
Giriş
Merhaba!
Bu hafta bülteni biraz daha istediğim formata yaklaştırdığımı hissediyorum. O yüzden bu sayıyla ilgili her türlü geri bildiriminiz benim için çok daha değerli olacak. Ana başlığımızda ise geçtiğimiz bültende giriş yaptığımız radikal hayal gücü konusunda derinlere inmeye devam edeceğiz.
Sizler nasılsınız?
Bültenin Arka Plan Müziği

Classicaltronics on Apple Music
Playlist · 50 Songs
Durum Güncellemesi
Geçtiğimiz hafta içerisinde normal işlerin dışındaki en önemli gelişmelerden birisi İlker Küçükparlak ile birlikte gerçekleştirdiğimiz canlı yayın oldu. Geç DEHB teşhisi almış ve hayatının her alanında bunun etkisini hep hissetmiş birisi olarak bu konuda farkındalık yaratmak ve diğer insanlara faydalı bir şeyler üretmek için bir süredir çabalıyorum. Bu yayın ile birlikte gelen geri bildirimler de ekstra motivasyon oldu benim için. Önümüzdeki dönemde bu konuya dair —özellikle DEHB ile yaşamak ve bu konudaki önyargıları yıkmak— daha fazla şey üretmeyi planlıyorum.
Bunun yanı sıra kişisel blogumda daha aktif bir şekilde üretmeye ve bir yandan da tasarımını elden geçirmeye başladım. Yeni eklediğim sayfalardan birisi Status Board. Eğer neler yaptığımı ve ne kadar meşgul olduğumu merak ediyorsanız ya da benimle görüşmek istiyorsanız bu sayfayı kullanabilirsiniz.
Tuhaf Gelecek için ise şu aşamada büyük anlamda bültene ve burada daha uzun soluklu yazılı içerikler üretmeye odaklanacağım gibi görünüyor. Hem iş yoğunluğu hem de podcast gibi diğer alanları nasıl kullanmak istediğime karar verene kadar bu şekilde devam etmek en iyi seçenek.
Bitcoin ve Radikal Hayal Gücü Eksikliği
Önceki bültende radikal hayal gücünden ve içinden geçtiğimiz bu dönemde neden buna ihtiyaç duyduğumuzdan bahsetmiştim. Yaptığım kısa girişin ardından konuyu örnekler üzerinden ele almaya ve bu sayede radikal hayal gücü derken bahsettiğim yaklaşımın neden önemli olduğunu örnekler üzerinden anlatmaya karar verdim.
Bu konuda inceleyebileceğim birçok örnek var. Ancak başlangıç için en ideal adayın hangisi olacağını düşünürken, aklımın sürekli blockchain ve bitcoine gittiğini fark ettim. Bunda hem gündemi fazlasıyla meşgul etmesinin hem de eskiden bu yana konuyu takip eden birisi olarak haberleri okudukça hissettiğim hayal kırıklığının büyük bir etkisi var. Gelecek kelimesinin de sıkça beraber anıldığı kavramlardan biri olması da konuya giriş yapmayı kolaylaştırıyor.
+++
Bitcoin, blockchain ve kriptopara gibi kelimeler genellikle aklımıza yatırım tavsiyeleri, kısa yoldan zenginlik, NFT ile satılan şeyler ve dolandırıcılık gibi kavramları getiriyor. Aşırı derecede dengesiz ve fazlasıyla manipülasyona açık olan bu yapının günümüzdeki hâli, bu teknolojinin doğuşunu ve ilk dönemlerini takip edenlerin önemli bir kısmı için hayal ettiklerinden fazlasıyla uzak. Çünkü blockchain ile birlikte doğan hayaller ile şu anda gündemi meşgul eden ve teknolojinin yönünü çizen hayaller arasında dev bir uçurum var.
Bunun nedenini anlamak için önce blockchain ve bitcoinin doğduğu koşulları hatırlamamız gerekiyor. 2008 ekonomik krizinin sonrasında küresel bankacılık sistemine ve onu kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapan devletlere karşı tepkinin hâlâ güçlü olduğu ve insanların alternatif arayışlarının canlı olduğu bir dönemdeydik. Mevcut ekonomik sisteme karşı artan güvensizlik ile internetin küresel bir iletişim aracı hâline gelmesiyle artan iyimser perspektifin bir araya gelmesi, geleceği şekillendirmede internetin büyük bir gücü olacağına dair inancı da arttırıyordu.
Böyle bir psikolojik iklimin içerisinde yayınlanan meşhur whitepaper (PDF), insanların büyük hayaller kurmasına imkan sağladı. Anonimlik imkanı sağlaması, merkezi yapılara olan ihtiyacı ortadan kaldırması ve herkesin elindeki imkanlar ile bu sistemin bir parçası olabilmesi, blockchain ve Bitcoin ile alternatif bir küresel ekonomik sistem kurmanın gerçekten mümkün olabileceği hissini uyandırdı. Erken dönemde hayata geçen birçok girişim de hedefine bunu koymuştu.
Ancak kapitalizme alternatif olabilecek bir ekonomik sistem kurma hayalleri kısa sürede unutuldu ya da arka plana itilmeye başladı. Bitcoin’in ABD Doları bazındaki değerine bakılarak onun bir zengin olma aracı olarak görülmesi, bir grup insanın bitcoin mining için dev yatırımlar yaparak pastadan daha fazla pay koparmaya çalışması, darknet marketlerinin kriptopara kullanımının asıl gündem konusuna dönüşmesi gibi gelişmeler giderek blockchain üzerine konuşmaların yönünü belirleyen asıl faktörler hâline geldi.
Tüm bunların ardından ilk “kriptoparalar ile kısa yoldan köşeyi dönme” dalgası başladı. Günde beş yeni kriptoparanın ortaya çıkması, ICO adı verilen halka arz tarzı model ile hızlıca para toplama çabaları, “pump and dump” ile topluca hızlı para kazanmak için forumlarda, Telegram gruplarında toplanan ekipler derken, herkesin aklına kriptopara denildiğinde bir yatırım ve köşeyi dönme aracı geliyordu.
Kriptopara borsaları da bu teknolojinin sağladığı radikal hayal gücü potansiyeline vurulan en büyük darbelerden birisiydi. Anonimlik ve dağıtıklık yerini insanların kimlikleri ile hesap açıp birikimlerini hiç tanımadıkları birisine emanet ettikleri bir yapıya bıraktı. Ardından da bunu kendisine bir fırsat olarak gören yeni nesil Jet Fadıllar ile tanışmaya başladık.
Şimdilerde ise dünyanın en zengin insanlarının, büyük bankaların ve devletlerin ne dediğine bağlı olarak değer kazanan ya da kaybeden bir “şey” var elimizde. Örneğin bu aralar dev bir düşüş yaşıyor çünkü Elon Musk verdiği destekten vazgeçti.
+++
Fazlasıyla karamsar bir tablo çizmiş olabilirim ama açık konuşmam gerekirse bu konuda iyimser olabileceğim çok fazla nokta bulamıyorum. Evet, Nym Project veya Signal’in son duyurusu gibi iyiye işaret denilebilecek ufak tefek şeyler var, ancak blockchain ve kriptoparalar o kadar zehirli bir konu hâline geldi ki konuya eleştirel bir perspektiften yaklaşmak veya daha iyisini önermek söz konusu bile değil.
Radikal hayal gücünün yokluğu durumunda yaşanabilecek tehlikelerden kastettiğim de tam olarak böyle bir şey. Blockchain ve bitcoin teknolojiyi kullanarak alternatif bir dünya kurma hayaliyle yola çıktı ve bu teknolojiyle başlangıçta ilgilenen ve onun yaygınlaşmasını sağlayanlar da genellikle bu hayalin farklı versiyonlarını kuranlardı. Ancak bir noktada bu hayalin yerini mevcut sisteme entegre olma ve onun içerisinde bir statü elde etme dürtüsü aldı. Farklı bir ekonomik sistem kurmak yerine, aynısını kendilerini zenginleştirecek şekilde yeniden kurmak isteyenler başı çekmeye başladı. Radikal hayal gücünün yerini, mevcut sistemin en eski hayallerinden birisi olan “kısa yoldan zenginlik” aldı.
Neden böyle olduğunu açıklamak için birçok farklı yolu izleyebiliriz ancak konu bir noktaya radikal hayal gücü ve onun yokluğuna geliyor. Günümüzde mevcut olanın sonsuza kadar devam edeceğine dair bilinçli ya da bilinçsiz bir ön kabul var. Mark Fisher’ın deyimiyle, kapitalizmin dışında bir dünya hayal etmeyi beceremiyoruz. Blockchain için dünyayı değiştirecek teknoloji dediklerinde artık gülüyor olmamın sebebi de bu. Çünkü dünyayı değiştirmekten kastedilen sadece dünyanın en zenginleri listesine yeni birilerinin giriyor olması.
Açıkcası bu noktadan sonra da bu teknoloji için bir geri dönüş olabileceğine dair çok umudum yok. Evet nadiren de olsa iyiye dönük girişimler çıkıyor ama bunların hiçbiri mevcut sisteme entegre olmayı hedeflemediği için umursanmayacak. Belki ileride devletlerin, büyük bankaların da kriptoparamsı bir şeyleri olur ama o noktada yaşanacak mutasyon ile ortaya whitepaperda tarif edilenden fazlasıyla uzak bir şey çıkacaktır. Zaten şu anda bu teknoloji etrafında toplanan kitlenin mevcut psikolojisine baktığımız zaman herhangi bir dönüşüm yaşanmasını beklemek hayalcilik olacaktır.
+++
Radikal hayal gücüne ihtiyacımız olduğunu savunmamın sebebi tam olarak bu hikayede anlattıklarım. Eğer daha iyi bir geleceğin nasıl mümkün olacağını görmek istiyorsak, önce günümüzün normallerini sorgulayabilmemiz gerekiyor. Elimize her geçen gün bu radikal hayalleri besleyebilecek, yenilerine kıvılcım verebilecek imkanlar geçiyor ama bunları değerlendirmeyi başaramıyoruz. Çünkü hayal gücümüzün sınırlarının başkaları tarafından çizilmesine izin veriyoruz.
Mark Fisher’ın kapitalist gerçekçilik olarak tanımladığı şey tam olarak bu. Ancak içinde bulunduğumuz dönem daha da tehlikeli bir versiyonuna, kapitalist yıkımcılığa işaret ediyor. Fisher, dünyanın sonunu hayal edebilirken kapitalizmin sonunu hayal edemediğimizi söylüyordu. Kai Heron ise kapitalizmin sonuna işaret eden bir döneme girdiğimizi (pandemi, iklim krizi ve dahası…) ama bir alternatif hayal edemediğimizi söylüyor. Maalesef bu tezinde haklı da.
İçerisinden geçtiğimiz ve bir süre daha kalacağımız dönem bizleri radikal hayaller kurmaya mecbur bırakıyor. Çünkü her şey daha fazla dönüşüme ve belirsizliğe işaret ediyor. Bir geleceğe doğru ilerliyoruz ama gittiğimiz yere dair hiçbir fikrimiz yok, çünkü henüz ne olacağı belli değil. Bunu belirleyen olmak için de bu radikal yaklaşıma ihtiyacımız var. Aksi takdirde yukarıda anlattığım hikayenin küresel bir versiyonunu, hayatımızın her alanını etkileyen bir seviyede yaşayacağız.
Beş Tavsiye
- Privacy activists are winning fights with tech giants. Why does victory feel hollow? | Evgeny Morozov | The Guardian
- PROTOPIA FUTURES [FRAMEWORK] | by monika bielskyte | Protopia Futures | May, 2021 | Medium
- The Memex Method. When your commonplace book is a public… | by Cory Doctorow | May, 2021 | Medium
- The Computers Are Getting Better at Writing, Thanks to Artificial Intelligence | The New Yorker
- It Began as an AI-Fueled Dungeon Game. It Got Much Darker | WIRED
Kapanış
Bu haftalık bülten bu kadar. Bir sonraki bülten için henüz aklımda bir şey yok ama eğer konuşmak istediğiniz veya yazmamı istediğiniz başlıklar varsa bana mutlaka yazın.
Eğer Tuhaf Gelecek ile bülten dışında da iletişimde kalmak isterseniz aşağıda tüm seçenekleri bulabilirsiniz.
Haftaya görüşmek üzere!
Website | Twitter | Instagram | YouTube | LinkedIn | Are.na | Mastodon | Discord