Albümk logo

Albümk

Subscribe
Archives
July 4, 2021

Albümk #8 – Çeper Sakinleri - 4721

Son zamanlarda okuduğum, dinlediğim ve izlediğim kadarıyla, Türkiye’nin metropollerinde yaşayan ve eli kültür hayatına bir şekilde değmiş çoğu kimse doksanları ve ikibinler başlarını arıyor.

İstanbulluyum, İstanbul’dan hareket edeyim. Beyoğlu’nda doksanlar boyunca yaşanan ve hatta erken ikibinlere de sarkan mekan bolluğuna methiyeler düzen tivit zincirlerinden, şehirdeki çağdaş kültür varlığı ve üretimiyle ilgili iki kelam etmek için bir araya gelen kişilerin sesleri etrafındaki bıkkınlık ve hasret zarına kadar birçok şey var bu arayışa işaret eden. Küçümsemiyorum, anlıyorum, ben de bir parçasıyım.

Parçası mıyım? Emin değilim, bir köşesinden illaki tutmuşumdur. Beşiktaş’ta okudum, İstiklal’de çalıştım, bar sahnelerinin her iki tarafında da bulundum. Ama bu ortamın sahibinden çok kiracısı gibi hissettim hep, öyle hissettiğimi şimdi anlıyorum daha doğrusu. Tüm arkadaşlarım aynı ben gibi çeper sakinleriydi, hep onlarla müzik yaptım, hala da onlarla müzik yapıyorum. Metropol kültürüne isim ve biçim veren merkezlerden uzak yaşayan çeper sakinlerinin bu kültürle kurdukları bağın -kurarlarsa tabii- haliyle farklı, tuhaf, kendine has olması şaşılacak, yeni bir gelişme değil. Ancak İstanbul’un durmayan, tufanvari büyüyüşüne eşlik eden ulaşım ve erişimin perdesi ardında kaldı bu, ve biz Güngörenli, Ateştuğlalı, Çekmeceli, Mahmutbeyli salaklar, sonu M, T veya C’yle biten çift haneli otobüslerin tanınmış simaları, kendimizi metropolün seçkin üyeleri, şehir kültürünün alemdarları zannetmeye başladık.

Halbuki değildik, olmadık, çünkü evet, paramız yoktu. Tamam, kimsenin çok parası yoktu ama biz (burada birinci tekile dönmek zorundayım ama birinci çoğulun getirdiği düstursuz genellemelerin de arkasındayım) bende paraya, hayata dair net bir algı, bir pusula da yoktu. Olsaydı, birçok beşparasız ama merkez sakini tanıdığımın yaptığı gibi, ücretsiz etkinlik ve hediye bilet avcılığı yapabilir, öğrencilerin kültür hayatına dahil olabilmesi için çeşitli kurumlarca sunulan imkanları kovalayabilir, hiç olmadı abimi darlayıp kendime şu veya bu konsere bilet aldırabilirdim. Yapmadım, çünkü erken ergenliği erken ikibinlere, yani başta sözünü geçirdiğim ‘aranan’ döneme denk gelen çoğu çeper sakini gibi ben de, yaratıcı alana dahil olup kendi yolunu çizmeye erkenden başlamanın getireceği (ancak benim o zaman bu niteliğinden haberdar olmadığım) özgürlüğü, internetle ikame ettim. Materyal erişimi halihazırda kısıtlı ve katıksız orta sınıf ebeveynlerinin halis kafa karışıklığını enfes bir şekilde miras almış çeper gençleri için imrendikleri hayatı bir personaya yansıtma, yaşadıkları şehrin kültürüne katılıyormuş gibi yapma imkanı sundu internet, en saklı ve zehirli niteliği de buydu, ve ben de payımı aldım.

Kendi tecrübemi temel alarak konuşmaya çalışsam da, söz ettiğim şeyin bir nesli etkilediğini düşünmeden edemiyorum. Bu neslin bir üyesi olarak, şimdilerde yası tutulan kültür hayatı uzaklaşırken paçalarına tutundum ama o mitolojik suratını göremedim. İnternetin bu hayata elle tutulur bir alternatif sunamayacağı, ancak bu hayat tarumar edildiğinde belli oldu benim için. O yüzden, hasret duyulan şeyin ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. O hayatın son demleri yaşanırken, ben Çiço’da 3 liraya 30’luk yuvarlıyordum. Eğleniyordum, pişman falan değilim. Ancak -mış gibi iştirak ettiğim bir kültür hayatının arkasından ağıt yakarsam kendimi ve birilerini kandıracakmışım gibi geliyor.

Görsel kaynağı.

Dinlediğim

Tamburada – Fantastik. Varlığını, hatta Kara Orkestra’ya katkısını dahi unutmuşum bu albümün. Ne güzel bir şey.

Pom Pom Squad – Death of a Cheerleader. Pop müzikte ergenlik angst’ı geri dönüyor, çok seviyorum.

Eskiz – Zamanı Geldi EP. Türkiye’de rock sound’u konusunda gülümseten, imrendiren işler yapıyor Eskiz.

Terry Green – LP. Kanada’nın screamo, post-hardcore sahnesinden bir Bandcamp gülü.

Metal Injection’ın karantina döneminde başlattığı Slay At Home serisi, özellikle süpergrup kavırları çok hoşuma gitti. Evde durduk yere ‘KEMİKIL VORFEEEE’ diye bağırmak için.

Don't miss what's next. Subscribe to Albümk:
This email brought to you by Buttondown, the easiest way to start and grow your newsletter.