Albümk logo

Albümk

Subscribe
Archives
June 24, 2021

Albümk #7 – Eurovision - 23621

Birkaç hafta önce düzenlenen Eurovision 2021 finalleri vesilesiyle, uzun süre sonra Eurovision izlemiş oldum.

Tüm yarışmayı iştahla takip ettim, yorumladım, yorumlayan Türkiyelilere katıldım. Ertesi gün annem aradı, yarışmayı kazanan grubun canlı yayında kokain kullandığını duymuş, şaşırmış, duymasına şaşırdım. Yarışma bittikten sonra da katılan, kazanan ve konuşulanları araştırmaya ve dinlemeye devam ettim. İştahın bu kadarı tuhaf geldi ki bunun yakalayabildiğim üç sebebi var. İlki, bir organizasyon olarak Eurovision’un bu seneki pazarlama kabiliyeti. İkincisi, sosyal medyada Eurovision’u canlı yorumlama aktivitesine katılan Türkiyelilerden olmanın verdiği ortaklık, bir aradalık hissi. Üçüncüsü daha kötü, garip.

Eurovision’u ancak Türkiye’nin de katılması nedeniyle ve Sertap Erener’den beri ve Can Bonomo’ya kadar az buçuk takip ettim. O zamanlar beni yarışmayı izlemeye iten şey yukarıda saydığım ikinci nedendi elbette. Eurovision radarınızdadır; izlersiniz, sırasında ve sonrasında da konuşur, yorumlar, eğlenir, boklar, güler geçersiniz. Boklama ve gülüp geçme kısımları iğrenç gençliğin iğrenç ironi mesafesiyle beraber geldi, çok uzun süre gitmedi. Lügat güncellenince boktan gitti kitsch oldu, eğlence sinire ve umarsızlığa, yarışmanın kendisi de komik, önemsiz, sinir bozucu bir detaya dönüştü. Yarışmadan çekilme kararının alınması tam da bu yüzden hiçbir şey ifade etmemişti benim için ki bu idarenin tornasından çıkacak bir şeydi zaten. Şaşırtmamıştı, şaşırtmıyor, ama zamanında üzmemiş olması bu hissizliğe dayanıyor. İdarenin avucu kapandıkça Türkiye’ye dair çoğu şeyle arama koyduğum bu ironi mesafesi de kayboldu. Gidenin peşinden ağlamak, değerini bilememek, anlamadan, anlamaya da çalışmadan yargılamak denilebilir. Hepsi yetersiz kalır, hepsi de banal ve çok doğrudur.

Giden şey ne? Eurovision’dan ayrılış kararının işaret ettiği sosyokültürel paradigma kayması ve barbarların banal tahakkümüne çimento dökülmesinin verdiği rahatsızlığın ötesinde, daha gizli, uysal, sessiz bir şey. Türkiye’nin televizyon erişim olan herhangi bir yerinde yaşayan bir çocuk, bir genç için Eurovision, sahne sanatları kavramıyla tanışmak için, bu kavramın hayatın elle tutulur bir tarafını temsil ettiğini öğrenmek için önemli bir fırsattı. Kendi ülkesi bağlamında kendince konumlandırdığı sanatçıların uluslararası görünürlüğe sahip bir ortamın modern standartlarına ve grandiyözlüğüne erişmek için giriştikleri prodüksiyon ve performans çabasına tanık olmak, konser ve/ya diğer herhangi bir sanat etkinliğine düzenli katılımın çok düşük olduğu Türkiye’den bir çocuk veya gencin eline ender geçecek bir olanaktı. Bu olanağın YouTube vb. platformlarda dibi görülmeyecek derecede var olduğu savunulabilir, ancak bu sav Eurovision performansının bir devlet kanalında naklen yayınlanan ve etrafında kanlı canlı bir sosyal ağ yaratan bir moment olduğunu es geçiyor. Bir şeye tanık olmak, o şeye maruz kalmaktan farklı. Maça gitmek v. maç özeti izlemek.

Kültür alanının genişlemesi, nüfusun böyle bir alanın varlığından ve bu alanda var olmanın mümkün olduğundan haberdar olmasına kökünden bağlı. Eurovision’dan çekilmek, Türkiye’de bir kültür emekçisi ve sahne sanatçısı olmanın kabul edilebilirliğine geçirilen böğür darbelerinden biriydi. Toplum mühendisliğinin en sinsi tarafı da bu işte; yoldan zorla saptırmak değil de öyle bir yolun varlığından bile mahrum bırakmak. Heyecanlanmaya hazır bir genci, imrenmeye mahkum etmek.


Okumalık Şebnem Baran’ın Manifold’da çıkan enfes “Eurovision” yazısından hareket ettim bir nevi. Baran’ın TRT ve pazar sabahı western’leri üzerine yazısına plase çekeyim.

Keşif Metal müziğin en güvenilir keşif gemisi kaptanlarından Ertuğrul Bircan Çopur’un bültenine abone olun, derin denizde neler oluyor kaçırmayın.

Dinlediğim beş albüm

Intercourse – Rule 36. Bandcamp güzeli. Düşünce akışı vokalli, ciddi derecede yenip içilen bir akşamın terli ve rahatsız uykusundan çıkma. Sorry I Missed Your Set’de takılı kaldım.

Darkthrone – Transilvanian Hunger. Yeni albümün şerefine eskiye döndüm, çıkamıyorum. En iyi metal, punk metal.

Ağaçkakan – Kendiliğinden. “Lan hepiniz aynı tornadan, yediniz aynı sofradan.”

Bo Burnham – Inside (The Songs). Gösterinin kendisiyle ilgili çokça fikrim var, bunların çoğu da Bezos ikilisi etrafında dönüyor.

Jan Garbarek & The Hilliard Ensemble – Officium. Manastır ekolu ayinleri aniden yarıp geçen bir tenor saksafon çığlığı. ECM’in en çok satan işlerinden biri olduğunu öğrendim, mantıklı geldi. Dinleyeni, yani gerçekten dinleyeni olduğu yere çivileyen bir iş.

Don't miss what's next. Subscribe to Albümk:
This email brought to you by Buttondown, the easiest way to start and grow your newsletter.