Albümk logo

Albümk

Subscribe
Archives
July 15, 2021

Albümk #10 – Uykusuz - 14721

YouTube’a erişim engeli, metrobüs, e-muhtıra, Komedi Dükkanı, referandum, Uykusuz, Komedi Dükkanı, Zirve Yayınevi, Komedi Dükkanı, seçim, Komedi Dükkanı.

Bunların hepsi 2007 vakaları, daha doğrusu bir beş dakika düşününce aklıma gelenleri, gelmeyebilirlerdi de ve bu çok normal, olağan olurdu. Bu yılın dünya için kayda ne denli değdiğinden emin değilim, iPhone’un duyurulması haricinde bir şey gelmiyor aklıma. Hızlı bir arama yapınca da önce neden sadece ve sadece ABD’yle ilgili sonuçlar aldığıma bir kızdım, sonra ABD’yle ilgili olayların hiçbir zaman sadece ABD’yle ilgili olmadığını hatırlayıp ayıldım, şimdi de son yazdığım şeyin banal ve bayat olup olmadığını düşünüyorum. Ancak, o dönemlerde liseyi bitirmek üzere olan, hali vakti içgüveysinden hallice bir İstanbullu profesyonel dangoz olarak, kişisel tarihleri özellikle bu yıldan itibaren Türkiye’ye yakinen bağlanmış bir toplumsal grubun mensubuymuşum gibi hissediyorum.

Bu yıl, 2007 yılı, Türkiye’deki birçok toplumsal grup için temcit pilavından bir kaşık dahayken, sözünü ettiğim çokça spesifik ve muhtemelen hayal ürünü grubun kulaklarına, kırılacak neyse artık ondan çıkan sesin usulca fısıldanmaya başladığı yıldı. Sanıyorum. Ya da ben uyduruyorum. Uydurmuyor olabilirim, çünkü 19 Ocak 2007 günü, Rock Market’in alt sokağındaki bakkalın televizyonuna benimle beraber bakan dört başka dangozun suratlarındaki ifade de benimkiyle aynıydı. Hiçbirimiz Hrant Dink’i tanımıyorduk, yine de o ifade aynıydı. Dört beş arasını ayırmıştık, aptal gibi girdik, “Lethe”yi yine çalamadık, aptal gibi çıktık. O kadar da akıllı ya da bilgili ya da farkındalığı yüksek değildik halbuki, ama ciddi bir şey olmuşa benziyordu, etkilenmemiz gerekiyormuş gibi hissettik herhalde. Etkilendik de, çünkü etkilenmemiz gerekiyormuş. O etki de hiç geçmedi, ciddi bir şeylerin yaşandığı hissiyatı yıllar geçtikçe sivrildi, böğürlere oturdu.

Tüm bu saydıklarım o seneki Kasdav’ın da arkaplanıydılar. Düzenleyen vakıfla müsemma hale gelmiş, marka sponsorluklarını ismine taşıyınca hem kendisi hem de rezil etme ölçeği büyümüş, liselerarası müzik yarışması olan. Talihsiz isimli Sefaköy’ün göbeğindeki bir liseden katılan grubun üyelerine prova ve hazırlık dönemini fazla sorgulamaya girmeden geçirmelerini sağlayacak ilgi ve alkışı sağlayan ama esas yarışma günü geldiğinde de ‘ön eleme’ diye bir safha olmasının temel nedeni olduklarını acı, çok çok acı bir şekilde fark ettirecek olan bu yarışmaya iki kez, her ikisinde de neden dahil olduğumu bilmeyerek, ancak sonradan anlayarak dahil oldum. İlgi ve alkışın en büyük iki neden olduğunu kesin.

Diğer bir nedense işte bu arkaplanla alakalı. 2007 yılında, okul yönetimi yarışmaya katılmamıza izin vermedi. İzin vermeyenin de aynı zamanda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi hocalığı yapan, o dönemki müdür yardımcısı olduğunu biliyorum. Bahane olarak askeri disiplin meraklısı müdürü, başlardan aşkın işler ve güçleri, para olmayışını, gönüllü veli olmayışını, şunu veya bunu sunmasına rağmen, biliyorum. Gelenek sahibi, prestijli liselerin, bu liselere teğet geçmiş bir grup Anadolu lisesi öğrencisinin gözündeki mitik niteliğini hatırlamak gerekiyor. Bu nitelik, bu liselerden yarışmaya katılan grupların kendilerine ait stüdyolarda, tüm diğer ders ve sorumluluklardan azade bir biçimde prova yaptığının, hiç bilinmeyecek kuzenlerin senbenuanın grubunda alto trombon çaldığı iddiasına özne olsun diye kurgulanmış güya arkadaşlarından alınan, dış kapının dış mandalı bilgiler uyarınca, okulun sahip olduğu tüm imkanların Karunvari bir tavırla önlerine serildiğinin anlatıldığı, onbeş dakikalık uzun ikinci teneffüslerin haset ve kıskançlıkla bok edildiği kantin seansları biçiminde tezahür etti bizim senaryoda. Konunun müdür yardımcısına ve seçtiği alana bağlanması, çıkarımların buradan üretilmeye başlaması yirmi saniye kadar sürdü. Sonra konu kaçınılmaz bir şekilde Erasmus’a ve umulan sonrasına geldi, hep. Hep.

Eylül 2007’de, Uykusuz’un ilk sayısını Bakırköy’de, Beyaz Adam’ın yanındaki ufak bir gazete bayinden aldığımda 2008 yarışmasına, kafamda birkaç ay öncesinin tazeliğini kaybetmemiş öfkesiyle hazırlanıyordum. Bu sefer katıldık, jet hızıyla ön elenmemize rağmen katıldık, ama mitler ve çıkarımlar aynı kaldı. İmkanlar, dinci, Erasmus, değer verilmiyor. Bir şekilde, tam da burada, kişisel tarihlerimiz Türkiye’ye kelepçelendi. Bu tarz yarışmalar, kendine okulun gündem ve güzergahından bir nebze olsun sıyrılmak, bağımsızlaşmak isteyen öğrenciler için müthiş fırsatlardı, belki hala öyledirler. Ancak, nedense, hafızamda haset, kin, yörüngesizlik ve yol yordam bilmezlikten kaynaklı sığ çıkarımlar ve gezegen boyutunda bir yetersizlik hissiyle kayıtlılar. Çok eğlenip, çok şey öğrendiğimi inkar edemem. Ancak bu iki kategoriden somut bir şeyleri çekip çıkarmak için çok daha çabalamam gerekiyor.

-

Yukarıdaki konuya, bültenin “Çeper Sakinleri” ve “Yosun” sayılarında da teğet geçildi.


Okumalık

İstanbul Caz Festivali direktörü Harun İzer’in şu tivit serisini önemli, okumaya değer buldum.

Türkiye’nin kültür ortamında olan bitenlere dair sakin, aklı başında analizler okumak isteyenler için, gazeteci ve akademisyen Kenan Sharpe’ın Duvar English’teki haftalık köşesi çok iyi bir seçenek. Başlangıç için bir öneri.

Dinlediğim üç albüm

Yautja – The Lurch. Bir araya gelmeyecek türler metalinin bu seneki yüzakı. Yılın en iyilerinden.

The Hold Steady – Almost Killed Me. Bu senenin adı en çok geçen gruplarından olan Black Country, New Road’a her denk geldiğimde bu albümü hatırladım. Hemen sevilebilecek, hatta hepten sevilebilecek bir albüm ya da grup değil. Ancak rock müzikte hikayeciliğin taşınabileceğini yerleri görmek için bile bir şans vermenizi tavsiye ederim.

Kayhan Kalhor, Erdal Erzincan – Kula Kulluk Yakışır Mı. Doğaçlama müzik yapmanın düşüncesi bile dehşet verici. Bir müzisyenin en çıplak biçimde ortaya atıldığı bu senaryoda başarı, sadece ve sadece seyirciye enstrüman ve sanatçı arasındaki sınırı unutturacak kadar bir hakimiyetle gelebilir.


Bülteni on sayıdır takip ettiğiniz ve okuduğunuz için teşekkür ederim.

Destek olmak isterseniz, bülteni eşe dosta tavsiye edebilir, sosyal medyada paylaşabilirsiniz. Yeni insanların kayıt olduğunu görmek, bülteni devam ettirmek için büyük bir motivasyon kaynağı.

Don't miss what's next. Subscribe to Albümk:
This email brought to you by Buttondown, the easiest way to start and grow your newsletter.